İngilizce içindeki or ne anlama geliyor?
İngilizce'deki or kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte or'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki or kelimesi yoksa, veya, ya da, veya, ya da, veya, ya da, veya, ya da, OR, ameliyathane, ölüm kalım meselesi, ya...ya (da), ya biri ya öbürü, iyisiyle kötüsüyle, az ya da çok, aşağı yukarı, meze, (bir konuda) çok bilgisi olmak, birşeyler öğrenmek, ya batmak ya çıkmak, batma ya da çıkma, ölüm kalım meselesi, az çok, itiraz yok, aması maması yok, lamı cimi yok, ya şimdi ya hiç, yüze yakın, yüz civarında, yüz kadar, bir şekilde, aksi halde, yoksa, aksi takdirde, yoksa fena olur, civarında, diğeri, ya batarsın ya çıkarsın, bir şekilde, eninde sonunda, er geç, er veya geç, er ya da geç, (Cadılar Bayramı'nda) kapı kapı dolaşıp şeker isteme, şaka mı şeker mi, kapı kapı dolaşıp şeker toplama, ister... ister, olsa da olmasa da, anlamsızca, mantıksızca, anlamsız olmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
or kelimesinin anlamı
yoksaconjunction (connects alternatives) Do you want the green or the blue? Ya güzel sözler söyleyin ya da susun. |
veya, ya daconjunction (connects alternative terms for [sth]) (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) The islands are known as The Falklands, or Las Islas Malvinas. |
veya, ya daconjunction (correlative) (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) You should either call him or send him an email. |
veya, ya daconjunction (correction) (düzeltme) (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) I don't like coffee. Or I do, but only when it's very weak. |
veya, ya daconjunction (approximation) (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) I'll be back in two or three minutes. |
ORnoun (written, abbreviation (US state: Oregon) (Oregon Eyaleti, kıs.) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I live in Portland, Ore. Address the letter to Salem, OR. |
ameliyathanenoun (initialism (operating room) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
ölüm kalım meselesiexpression (figurative (critical situation) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) It's do or die for our team today. |
ya...ya (da)conjunction (one or another) (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Either you love me or you don't! |
ya biri ya öbürüadjective (informal (with two choices) The issue often is presented as an either/or proposition: either you eagerly accept all technology, or you are behind the times. |
iyisiyle kötüsüyleadverb (whatever the consequences) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I will be your wife for better or for worse. |
az ya da çokexpression (informal (plus or minus) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I've been away from home for three months, give or take a few days. |
aşağı yukarıexpression (informal (more or less) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) My new car cost $9000, give or take. |
mezenoun (French (food: appetizer) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) If you fill up on hors d'oeuvres, you will have no room left for dinner |
(bir konuda) çok bilgisi olmakverbal expression (informal (be experienced in [sth]) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) After 20 years on the job, he knows a thing or two about construction. |
birşeyler öğrenmekverbal expression (informal (become knowledgeable) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Stick around and watch; you may learn a thing or two. |
ya batmak ya çıkmakverbal expression (informal (cause success, failure) That critic's reviews can make or break a new restaurant. |
batma ya da çıkmaadjective (informal (success or failure) It is make-or-break time for the store after two years of declining sales. |
ölüm kalım meselesinoun (issue of vital importance) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Getting out of a burning house fast is a matter of life and death. |
az çokadverb (to a greater or lesser extent) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I have more or less decided to delay going to college for a year. |
itiraz yok, aması maması yok, lamı cimi yokexpression (informal (no excuses are permitted) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) I need you to finish that report today, no ifs, ands, or buts. |
ya şimdi ya hiçexpression (final chance) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) You have to decide, it's now or never if you want to go to the concert. |
yüze yakın, yüz civarında, yüz kadaradjective (informal (about a hundred) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) It's a middle-sized plane, with one hundred or so seats. |
bir şekildeadverb (somehow, by some means) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
aksi halde, yoksa, aksi takdirdeadverb (otherwise, if not) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Choose ham and eggs, or else ham and cheese. |
yoksa fena olurinterjection (informal (expressing a threat) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) You will do as I say, or else! |
civarındaadverb (approximately) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) The container could hold a litre or so of water. |
diğeripronoun (distinct person or thing) (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Some person or other must have left this phone behind. |
ya batarsın ya çıkarsınverbal expression (figurative (fail or succeed) It's sink or swim with this final exam. |
bir şekildeadverb (in an undetermined way) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Jan studied the cliff face, determined to scale it somehow or other. |
eninde sonunda, er geç, er veya geç, er ya da geçadverb (at some time in the future) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Keep up your life of crime and sooner or later you'll end up in prison! |
(Cadılar Bayramı'nda) kapı kapı dolaşıp şeker istemenoun (Halloween tradition) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Trick or treat's the only thing I like about Hallowe'en. |
şaka mı şeker miinterjection (at Halloween) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) The kids knocked on the door and shouted: "Trick or treat!" |
kapı kapı dolaşıp şeker toplamanoun (Halloween custom: going door to door) (Cadılar Bayramı'nda) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Last year, I took my brother trick-or-treating. |
ister... isterconjunction (if it is [sth] or [sth]) Whether as a result of laziness or disinclination, the housework had clearly not be done for some time. |
olsa da olmasa daconjunction (no matter if, even if) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) We'll go to the game whether or not it rains (or: whether it rains or not). |
anlamsızca, mantıksızcaadverb (inexplicably) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) He yells at me without rhyme or reason, and I just can't understand why. |
anlamsız olmakexpression (inexplicable) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Your belief that Daisy doesn't like you is without rhyme or reason; she's never done anything to make you think that. |
İngilizce öğrenelim
Artık or'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
or ile ilgili kelimeler
Eş anlamlılar
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.