Fransızca içindeki payer ne anlama geliyor?
Fransızca'deki payer kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte payer'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki payer kelimesi faydalı olmak, yararlı olmak, ödemek, vermek, ödeme yapmak, ödemek, ödemek, maaş vermek, maaş ödemek, kendi cebinden ödemek, maaş almak, iyi sonuç vermek, eğitimini finanse etmek, yapmak, ödemek, parayı bayılmak, paraları sökülmek, uçlanmak, parayı bayılmak, paraları sökülmek, uçlanmak, ödemek, para vermek, para vermek, ücret ödemek, para vermek, cezasını çekmek, faturalandırılabilir, hakettiğinden az maaş vermek, çok fazla maaş vermek, karşılık vermek, ile alay etmek, hasar/kayıp/ölü sayısı, vergi kaçırmak, satın almaya yetmek, alınacak, tahsil edilecek, tahsil olunacak, bakılacak bir tarafı olmamak, güzel olmamak, ücretsiz, bedava, (arabayla, vb.) hızla geçmek, kazıklanmak, ücret almak, fiyat istemek, para istemek, gücü yetmek, parası yetmek, durumu el vermek, fazla hesap yazmak, eşit/orantılı olarak ödemek/paylaştırmak, fazla mesai ücreti, parası olmak, eşit/orantılı olarak ödenmek, arkasını temizlemek, aşırı para harcamak, kefaletle serbest bırakmak/tahliye etmek, (yükümlülükten, vb.) muaf tutmak, gelirinin yüzde onunu vermek, birinden birşey otlanmak, fidye ödeyerek kurtarmak, para almak, fazla fiyat istemek, fazla fiyat/para istemek, fahiş fiyat istemek, hesabını sormak, taahhüt etmek, para almak, borçlar, yüksek fiyat istemek, -e harcamak, ücret istemek, ücret talep etmek, ısmarlamak, dilenmek, öç almak, fazladan, bakiye, ödeyememek, ısmarlamak, ücretini ödemek, tahakkuk, ödeme yerine kabul etmek, ödemeden kaçmak, ödememek, ısmarlamak, ısmarlamak, maaş vermek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
payer kelimesinin anlamı
faydalı olmak, yararlı olmakverbe intransitif (figuré) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Cela montre que parfois, être gentil avec les gens, ça paie. |
ödemek, vermekverbe transitif (des impôts) (vergi, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Étant donné que je paie des impôts, j'aime avoir mon mot à dire dans la façon dont le conseil gère mon argent. |
ödeme yapmak, ödemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je n'ai pas d'argent. Peux-tu régler ? |
ödemekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il régla l'addition de son dîner. |
maaş vermek, maaş ödemekverbe transitif (salaire) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ce travail m'a l'air intéressant, mais combien te paient-t-ils ? |
kendi cebinden ödemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'assurance n'a pas pris en charge ma demande donc j'ai dû moi-même payer les réparations. |
maaş almakverbe transitif (changement de sujet) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) On te paie à la semaine ou au mois ? On me paie chaque mois en espèce. |
iyi sonuç vermek(figuré) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Une bonne préparation et un travail acharné finissent toujours par payer. |
eğitimini finanse etmekverbe transitif (des études, l'université,...) (birisinin) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mes parents travaillent tous les deux à plein temps pour me payer l'université. |
yapmak(un crédit) (ödeme, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Adam paie le crédit de sa voiture tous les mois. |
ödemekverbe transitif (l'addition) (fatura, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) C'est le père de la mariée qui va payer l'addition pour le mariage. |
parayı bayılmak, paraları sökülmek, uçlanmakverbe transitif (gündelik dil) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) J'ai payé beaucoup plus que ce que la vieille voiture valait. |
parayı bayılmak, paraları sökülmek, uçlanmak(familier) (gündelik dil) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
ödemek(familier) (borç, para) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) J'ai dû cracher 20 € pour entrer dans ce bar tout pourri : c'est du vol ! |
para vermek(une personne) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Dis-moi où il est allé et je te paierai cinq dollars. |
para vermekverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Combien as-tu payé (pour) cette robe ? Elle est jolie. |
ücret ödemekverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ils l'ont payé pour redécorer la maison. |
para vermek(birisine birşey için) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mon père m'a payé cinq dollars pour laver sa voiture. |
cezasını çekmekverbe transitif (familier) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tu vas payer pour ce que tu as fait, je suis sûre de cela ! |
faturalandırılabilir
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
hakettiğinden az maaş vermekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
çok fazla maaş vermek(birisine) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
karşılık vermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
ile alay etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) En 1962 et 63, l'émission « That was the week that was » parodiait les politiciens sur la BBC. |
hasar/kayıp/ölü sayısı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les autorités font encore le bilan des inondations. |
vergi kaçırmak(le fisc, les impôts) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) John a eu de lourdes sanctions pour avoir fraudé le fisc l'année dernière. |
satın almaya yetmek(para) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Un euro n'achète rien de plus qu'une tasse de café. |
alınacak, tahsil edilecek, tahsil olunacak
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le nombre de factures dues a doublé ce mois-ci. |
bakılacak bir tarafı olmamak, güzel olmamak(personne) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ce n'est pas un canon de beauté, mais il a un bon travail et il est gentil. |
ücretsiz, bedavalocution verbale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) On ne vous fera pas payer les serviettes propres : elles sont comprises dans le prix de la chambre. |
(arabayla, vb.) hızla geçmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
kazıklanmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
ücret almak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les compagnies aériennes vous font tout payer maintenant : même les cacahuètes ne sont plus gratuites ! |
fiyat istemek, para istemekverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je crois que le serveur a oublié de me faire payer. |
gücü yetmek, parası yetmek, durumu el vermek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Nous ne pouvons pas nous payer (or: nous offrir) une grande maison. Büyük bir ev almaya gücümüz (or: paramız) yetmiyor. |
fazla hesap yazmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les marchands au marché font payer les touristes trop cher exprès. |
eşit/orantılı olarak ödemek/paylaştırmaklocution verbale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
fazla mesai ücreti
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'espère que vous avez droit à une rémunération des heures supplémentaires. |
parası olmak(birşey için) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Depuis que je suis au chômage, je n'ai plus les moyens de partir en vacances. |
eşit/orantılı olarak ödenmeklocution verbale (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
arkasını temizlemeklocution verbale (figuré) (argo, mecazlı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tu me causes sans cesse des ennuis, et c'est moi qui dois payer les pots cassés. |
aşırı para harcamakverbe pronominal (bir şeye) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Nous venons de nous payer des vacances de luxe. |
kefaletle serbest bırakmak/tahliye etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Richard a fait sortir son frère de prison après son arrestation pour conduite en état d'ivresse. |
(yükümlülükten, vb.) muaf tutmak(de frais) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) L'avocat a fait grâce de ses frais pour le dossier. |
gelirinin yüzde onunu vermek(kiliseye, yardım kuruluşuna) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
birinden birşey otlanmak(familier : de l'argent, une cigarette) (argo) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. Hiç sigara paketi taşımazdı, hergün arkadaşlarından sigara otlanarak idare ederdi. |
fidye ödeyerek kurtarmaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
para almak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le barman ne m'a pas fait payer ma boisson. |
fazla fiyat istemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le concessionnaire m'a fait payer trop cher pour ma voiture, mais c'était ma faute car je n'ai pas négocié. |
fazla fiyat/para istemek, fahiş fiyat istemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
hesabını sormak(birisine bir şeyin) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Pilar a fait des projets pour prendre sa revanche sur sa sœur (or: pour rendre la pareille à sa sœur) qui n'avait pas tenu sa promesse. |
taahhüt etmekverbe pronominal (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Les deux parties se sont mises d'accord sur une somme à payer par le client dans le cas où le contrat serait annulé avant que le travail ne soit achevé. |
para almak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le chauffeur de taxi m'a fait payer 15 £. |
borçlar
(çoğul isim: Birden fazla varlığı ya da kavramı ifade eder.) Les comptes fournisseurs doivent être payés dans le délai imparti. |
yüksek fiyat istemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le restaurant chic fait payer trop cher pour des portions aussi petites. |
-e harcamak(familier) (parayı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
ücret istemek, ücret talep etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'avocat se fait payer 100 £ de l'heure. |
ısmarlamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Elle a payé le déjeuner à son amie. Arkadaşına yemek ısmarladı. |
dilenmek(familier) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je peux te taper une clope ? |
öç almak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Après que John a fait honte à Susan, elle s'est vengée en lui jouant un tour. |
fazladan
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Le supplément de glace coûte 2 $ de plus. |
bakiye(Finance) (kredi, borç) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Kredi kartlarımın bakiyesi çok yüksek. |
ödeyememekverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Malheureusement, nous n'avons pas payé les cinq dernières factures et sommes très endettés. |
ısmarlamak(birisine içki, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Cette femme généreuse nous a tous payé à boire hier soir. |
ücretini ödemek(changement de sujet) (bir şeyin) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) On lui a fait payer une nuit alors qu'elle n'a fait que dîner à l'hôtel. |
tahakkuknom féminin pluriel (Comptabilité) (muhasebe) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
ödeme yerine kabul etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le marchand de vin n'avait pas l'argent qu'il devait, alors, ils se sont payés en whisky. |
ödemeden kaçmaklocution verbale (borcunu, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
ödememekverbe transitif (une dette) (borç) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
ısmarlamak(familier) (birisine bir şey) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Tu me payes un verre ? |
ısmarlamak(içki, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Chris a payé une bière à Mark. |
maaş vermeklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
Fransızca öğrenelim
Artık payer'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
payer ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.