What does ne üzerine in Turkish mean?
What is the meaning of the word ne üzerine in Turkish? The article explains the full meaning, pronunciation along with bilingual examples and instructions on how to use ne üzerine in Turkish.
The word ne üzerine in Turkish means above, üstüne, üzerine, üstünde, üzerinde, üstüne, üzerine, yukarısına, üstüne, üzerine, üstünde, üzerinde, üzerine, üstüne, üstüne, üzerine, üstüne, üzerine, üstüne, üzerine, üstüne, üzerine, eklemek, üzerine eklemek, üzerine eğilmek, (rol, vb.) üstlenme, üzerine alma, üzerine almak, yüklenmek, (diz, dirsek, vb. üzerine takılan) askı, kuşak, (tank üzerine yerleştirilmiş) top, üzerine titremek, üstüne düşmek, üzerine düşmek, ihtimam göstermek, aşırı sevmek, delicesine sevmek, yol açmak, neden olmak, üzerine un serpmek, üzerine nakış işlemek, işe girişmek, oturmuş, (giysi, vb.) üzerine oturan, kendini birisinin üzerine doğru atmak, atılmak, üzerine kumar oynamak, üzerine kurulmuş, birşeyin üzerine kazılmış olan yazı, gömlek üzerine giyilen kolsuz elbise, üzerine düşmek, saldırmak, sarkmak, üzerine sarkmak, birşeyin üzerine yerleştirilmiş/konmuş, birbiri üzerine geçmek, üzerine yazmak, şımartmak, üzerine çok düşmek, atılmak, -in üzerine atlamak, basılmış, üzerine basılmış, dümdüz edilmiş, halkın ilgisini üzerine çekmek, kamuoyunun ilgisini çekmek, üzerine yürümek/saldırmak, üstüne çullanmak, suçu üzerine almak, bunun üzerine, (üzerine) düşünme, (üzerine oturulan) taht, şeffaf kâğıt üzerine çıkarılan kopya, devretmek, yüklenmek, üzerine almak, üstlenmek, bunun üzerine, bunun üzerine, bundan sonra. To learn more, please see the details below.
Meaning of the word ne üzerine
above
|
üstüne, üzerine, üstünde, üzerinde(over) Şöminenin üstüne bir tablo astı. She hung a picture above the fireplace. |
üstüne, üzerine, yukarısına(above) Tabloyu şöminenin üzerine astılar. They hung a picture over the fireplace. |
üstüne, üzerine(formal, literary (on) Yüksekteki raflara yetişebilmek için sandalyenin üstüne çıktı. He stepped upon the chair to get to the upper shelves. |
üstünde, üzerinde(on top of) Anna climbed a ladder to get onto the roof. |
üzerine, üstüne(upon) Ressam, boyayı tuvalin üzerine sürdü. The painter applied the pigment to the canvas. |
üstüne, üzerine(covering) (örtmek) They put sheets over the furniture to protect it. |
üstüne, üzerine(into position) Kapağı tencerenin üzerine koy ve beş dakika kaynat. Put the lid on and boil for five minutes. |
üstüne, üzerine(supported by) Lie on your stomach. |
üstüne, üzerine(covering, wrapping) (yaranın, vb.) You should put a bandage on that wound. |
eklemek, üzerine eklemek(charge sth in addition) Restaurants add on sales tax after the bill is calculated. |
üzerine eğilmek(golf: take a stance) A golfer must first address the ball. |
(rol, vb.) üstlenme, üzerine alma(role: taking on) He hasn't had time for anything since his adoption of the chairmanship. |
üzerine almak(formal (acquire) When she bought her house, Anna assumed the previous owner's mortgage. |
yüklenmek(assume) (sorumluluk, vb.) I will bear the responsibility for my decisions. |
(diz, dirsek, vb. üzerine takılan) askı, kuşak(knee or elbow support) Claire wears a brace on her knee when she runs. |
(tank üzerine yerleştirilmiş) top(gun of a tank) Most tanks have just the one cannon. |
üzerine titremek(figurative (fuss in a maternal way) (mecazlı) Patricia clucked over the sick little boy. |
üstüne düşmek, üzerine düşmek, ihtimam göstermek(pamper, pander to sb) Max's mother coddled him, and he's never had to face criticism in his life. |
aşırı sevmek, delicesine sevmek(lavish affection) John dotes on his daughter and spoils her rotten. |
yol açmak, neden olmak(figurative (elicit, arouse) (mecazlı) Racial remarks will usually draw anger from others. |
üzerine un serpmek(cookery: dust sth with flour) The cook dredged the fish in cornmeal before he fried it. |
üzerine nakış işlemek(design: sew onto sth) Jamie embroidered a red bird on her handkerchief. |
işe girişmek(commit to do) The government has engaged to assist the organization's aid efforts. |
oturmuş, (giysi, vb.) üzerine oturan(made to shape) The carpenter made a fitted cupboard to fill the space. |
kendini birisinin üzerine doğru atmak, atılmak(figurative, informal (attempt to engage romantically) John flung himself at every girl he met. |
üzerine kumar oynamak(wager in a game of chance) The woman gambled her life savings in the casino and lost everything. |
üzerine kurulmuş(based, founded) This fictional story is actually grounded in fact. |
birşeyin üzerine kazılmış olan yazı(words carved into sth) The inscription on the tombstone has nearly worn away. |
gömlek üzerine giyilen kolsuz elbise(dress worn over blouse) Kate hated jumpers as a child, but her mother always bought them for her. |
üzerine düşmek(drop onto sth) (birşeyin) Otobüsten atladı ve kaldırımın üzerine düştü. He jumped from the bus and landed on the sidewalk. |
saldırmak(attack) The lion leaped at the antelope. |
sarkmak, üzerine sarkmak(extend further than) The roof overhangs the porch by about a metre. |
birşeyin üzerine yerleştirilmiş/konmuş(placed over sth) The overlaid text is too difficult to read. |
birbiri üzerine geçmek(cross each other) The slates on the roof overlap. |
üzerine yazmak(write on top of) He has logged into my computer and overwritten my file! |
şımartmak, üzerine çok düşmek(treat excessively well) Eugene is always bringing his wife breakfast in bed, buying her presents, and taking her out; he really pampers her. |
atılmak(leap, spring) The lion crept up on the oblivious zebra and pounced. |
-in üzerine atlamak(jump upon prey, enemy) The fox pounced on the rabbit and carried it off. The officer pounced on the gunman and disarmed him. |
basılmış, üzerine basılmış, dümdüz edilmiş(flowers: flattened) (çiçek, vb.) I found some old pressed flowers in a dictionary. |
halkın ilgisini üzerine çekmek, kamuoyunun ilgisini çekmek(figurative (public focus) (mecazlı) The recent crime spate spotlighted the effect budget cuts were having on the police force. |
üzerine yürümek/saldırmak, üstüne çullanmak(attacker, etc: move in) The Apaches swooped in on the camp while we were sleeping. |
suçu üzerine almak(slang (accept the blame) He took the fall for the bank robbery. |
bunun üzerine(formal, archaic (upon or following that) |
(üzerine) düşünme(consideration) Bu sorunun çözümüne biraz kafa yormam lazım. I'll do some thinking and let you know. |
(üzerine oturulan) taht(monarch's chair) The ceremonial throne is used only for coronations. |
şeffaf kâğıt üzerine çıkarılan kopya(copy made by tracing) It's obvious that this is just a tracing of the original sketch. |
devretmek(law: change ownership to) (yeni sahibe, vb.) After two months, the house was transferred to the new owner. |
yüklenmek, üzerine almak, üstlenmek(project: commit to) The builder agreed to undertake the renovation. |
bunun üzerine(literary, rare (upon which, to which) Mary protested, whereat George stormed out of the room. |
bunun üzerine, bundan sonra(formal (upon which) (resmi dil) Thomas Buss died in 1823, whereupon the executors of his will sold the inn to the Hythe Brewery. |
Let's learn Turkish
So now that you know more about the meaning of ne üzerine in Turkish, you can learn how to use them through selected examples and how to read them. And remember to learn the related words that we suggest. Our website is constantly updating with new words and new examples so you can look up the meanings of other words you don't know in Turkish.
Updated words of Turkish
Do you know about Turkish
Turkish is a language spoken by 65-73 million people around the world, making it the most commonly spoken language in the Turkic family. These speakers mostly live in Turkey, with a smaller number in Cyprus, Bulgaria, Greece and elsewhere in Eastern Europe. Turkish is also spoken by many immigrants to Western Europe, especially in Germany.